DOLAR

32,4896$% 0.27

EURO

34,7705% 0.45

GRAM ALTIN

2.422,74%1,80

ÇEYREK ALTIN

3.966,00%1,56

TAM ALTIN

15.837,00%1,54

BİST100

10.045,74%-0,37

BİTCOİN

1858185฿%-4.56452

İmsak Vakti a 04:16
İstanbul HAFİF YAĞMUR 13°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • Orbit Haber
  • GÜNDEM
  • Denge denetleme ağının Mayıs ayı bülteni CHP bülteni gibi çıktı!

Denge denetleme ağının Mayıs ayı bülteni CHP bülteni gibi çıktı!

Denge denetleme ağının Mayıs ayı bülteni CHP bülteni gibi çıktı! Denge Denetleme ağı Mayıs ayı bültenini yayınladı. Buna göre, Mayıs ayında CHP hep mağdur oldu.

İşte Denge denetleme ağının Mayıs ayı bülteni

YARGITAY, CANAN KAFTANCIOĞLU’NUN 3
DAVADAN ALDIĞI CEZALARI ONADI
2019 yılının Mayıs ayında İstanbul Belediye
Başkanlığı için yapılan ilk seçimden sonra, Canan
Kaftancıoğlu hakkında, önceki yıllarda sosyal
medyada yaptığı paylaşımlar üzerinden 17 yıla
kadar hapis istemiyle dava açıldı. 6 Eylül’deki son
duruşmada Kaftancıoğlu hakkında “silahlı terör
örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 6 ay,
“kamu görevlisine alenen hakaret etme” suçundan 1
yıl 6 ay 20 gün, “Cumhurbaşkanına alenen hakaret
etme” suçundan 2 yıl 4 ay, “Türkiye Cumhuriyeti
Devletini alenen aşağılamak” suçundan 1 yıl 8 ay,
“halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”
suçundan 2 yıl 8 ay olmak üzere toplam 9 yıl 8 ay 20
gün hapis cezası verildi. 12 Mayıs’a geldiğimizde
ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 4 yıl 11 aylık cezayı
onadı. Takvimler 31 Mayıs’ı gösterdiğinde
Yargıtay’da 4 yıl 11 aylık hapis cezasının
onanmasının ardından kesinleşen cezasının infazı
için teslim olmak üzere İstanbul Adalet Sarayı’na
gitti. İnfaz Savcılığınca işlemleri tamamlanan
Kaftancıoğlu, Silivri Cezaevi’ne gönderildi. 5 yıldan
az ceza alan Kaftancıoğlu, denetimli serbestlik
hükümleri gereğince cezaevine giriş-çıkış yaptı.
Ayrıca Kaftancıoğlu, karar düzeltme ve Anayasa
Mahkemesi süreçlerindeki durum değişmezse 2023
seçimlerinde milletvekili adayı olamayacak ve
cezasının infazı bitene kadar seçme ve seçilme
hakkını kullanamayacak. İl başkanlığını sürdürüp
sürdüremeyeceği konusu ise tartışmalı…
Özellikle bir hiper-başkanlık sistemi olan
halihazırdaki hükümet sisteminde
cumhurbaşkanının siyasi bir figür oluşu,
cumhurbaşkanına hakaret suçunun muhalif
kişileri siyasi saiklerle cezalandırma aracına
dönüştürmekte ve ifade özgürlüğünde çok ciddi
geriye gidişe neden olmaktadır.
Demokratik bir denge ve denetleme sisteminde
vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin
garantisi bağımsız ve tarafsız yargıdır. Türkiye’de
temel hak ve özgürlüklerde yaşanan geriye gidiş
ancak hukuk devleti ilkesinin etkin uygulandığı,
bağımsız ve tarafsız yargı erkini oluşturacak
yapısal reformlarla mümkündür.
GEZİ PARKI DAVASINDA HAPİS CEZALARI
2013’teki Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat
kararının bozulmasının ardından Çağlayan
Adliyesi’nde görülen Gezi Parkı davasının karar
duruşması sonucunda Osman Kavala’ya
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, 16 kişiye ise
18’er yıl hapis cezası verildi. Mücella Yapıcı, Can
Atalay, Çiğdem Mater, Yiğit Ekmekçi, Hakan Altınay
ve Mine Özerden’in tutuklanmasına karar verildi.
Ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı olan
Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza bir temel hak
ve özgürlük olan ifade özgürlüğünün Türkiye’de
yaşadığı geriye gidişi somut bir şekilde ortaya
koymaktadır. Kararın zamanlaması ve niteliği
verilen cezanın siyasi saiklerle verildiği izlenimini
ve son yıllarda giderek vurgulanan hukukun bir
siyasi araç haline geldiği tespitini
kuvvetlendirmektedir.
Türkiye’de uzun süredir hukukun üstünlüğü
prensibininin uygulanması ve yargı bağımsızlığı ve
tarafsızlığında yaşanan geriye gidiş birçok
davadaki kararların siyasi saiklerle verilmiş
kararlar olarak görülmesine neden olmaktadır.
Gezi davası da Türkiye’de son zamanlarda sıkça
gündem olan yargı kararlarından en önemlisidir.
Anayasal bir temel hak ve özgürlük olan toplantı
ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanıldığı bir olaya
yönelik verilen ağır cezalar vatandaşların temel
hak ve özgürlüklerinin etkin korunması
bağlamında soru işareti doğurmaktadır.
Siyasilerin dava ve sanıklarla ilgili söylediği sözler
de dava sürecinin siyasi nitelik taşıdığı kanısını
arttırmaktadır.
Özellikle Osman Kavala’nın beraat ettiği bir
suçlamadan müebbet hapis cezası alması benzer
şekilde yargısal sürecin siyasi saikle yürütüldüğü
izlenimini kuvvetlendirmektedir.
Demokratik denge ve denetleme ölçütleri
üzerinden değerlendirildiğinde bağımsız ve
tarafsız yargı bu sistemin omurgasını
oluşturmaktadır ve vatandaşların temel hak ve
özgürlüklerinin korunmasında yaşamsal nitelikte
bir gereklilik olmaktadır. Türkiye’de yargı
alanındaki yaşanan sorunlar ancak köklü yapısal
reformlar yapılarak çözülebilir. Denge ve
Denetleme Ağı olarak demokratik bir denge ve
denetleme sisteminin tesisi için yargı alanında
yapılması gerekenlere dikkat çektiğimiz
çalışmaları bu bağlamda tekrar hatırlatma ihtiyacı
duyuyoruz.
SADAT TARTIŞMASI VE SEÇİM
DÜZENLEMESİ GÖLGESİNDE MUHALEFET
PARTİLERİNİN SANDIK GÜVENLİĞİ
ÇALIŞMALARI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13
Mayıs’ta, sürpriz biçimde Beylikdüzü’ndeki merkezine
giderek, “terörist yetiştiren paramiliter kurum”
ifadeleriyle suçladığı, seçim öncesi yaşanacak olası
kaos ortamının sorumlusu olarak işaret ettiği SADAT,
kurulduğu günden bu yana faaliyet alanlarıyla
gündemde. Bununla beraber son seçim düzenlemesi
de muhalefet partilerinin önümüzdeki dönemde
sandık güvenliğinin sağlamaya yönelik çalışmalarına
hız kazandırmış durumda. Bu çerçevede 6 muhalefet
partisi Mayıs ayında seçim güvenliği gündemiyle
tekrar bir araya geldiler ve seçim güvenliği komisyonu
kurdular. Bu komisyonun çalışmaları sonucu sandık
güvenliğine ilişkin ortak bir metin hazırlayacağı da
kamuoyuyla paylaşıldı. 4 bölüm ve 24 maddeden
oluşacak metine her parti kendi görüş ve katkılarını
verecek. Rapor, seçim öncesi, seçim takvimi, seçim
günü ve seçim sonrası alınacak önlemleri içerecek.
Seçim sonrasına yönelik olarak avukatlardan oluşan
bir ekibin kurulması, seçim öncesi süreçte seçmen
kütüklerinin oluşumu ve mükerrer oyun önüne
geçmeye yönelik önlemlerin alınması, seçim günü
partilerin sandık güvenliğinin sağlanmasına yönelik
koordinasyonuna ilişkin önlemler, parmak boyasının
geri getirilmesine yönelik kampanya gibi önlemleri
içerecek olan rapor yakın zamanda kamuoyuyla
paylaşılacak.

Türkiye özellikle son 5 seçimde demokratik adil ve
özgür seçim yapma kapasitesinde sarsıcı bir
geriye gidiş içerisindedir. Adil ve özgür seçimler
demokrasinin özüdür ve denge ve denetleme
sisteminin temel dikey hesap verebilirlik
mekanizmasını oluşturmaktadır. Denge ve
Denetleme Ağı olarak Türkiye’nin bu alandaki
karnesini olumsuz etkileyen ve etkileme
potansiyeline sahip temel yapısal unsurları ve
yasal düzenlemeleri detaylı şekilde incelediğimiz
bir çok çalışmamız bulunmaktadır. Benzer şekilde
son seçim düznlemesinin önümüzdeki dönem
seçim bütünselliğine ve seçimlerin demokratik
meşruiyetine verebileceği potansiyel zararları
analiz ettiğimiz çalışmayı da bu bağlamda
hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. 6 muhalefet
partisinin önümüzdeki seçimlerin demokratik
meşruiyeti açısından yaşamsal nitelikte olan
sandık güvenliğine ilişkin yaptığı çalışmayı bu
çerçevede olumlu buluyor ve iktidar ve tüm
muhalefet partilerinin demokratik seçimlere ilişkin
benzer hassasiyeti göstermelerinin önemini bir
kez daha vurgulama ihtiyacı duyuyoruz.
KONSER FESTİVAL YASAKLAMALARI
Aynur Doğan’ın Kocaeli’ndeki konserinin iptali Mayıs
ayında en çok tartışılan konulardan oldu. Muş’ta,
Batman’da, Diyarbakır’da, İstanbul’da da çok sayıda
Kürtçe etkinlik valilikler tarafından yasaklandı.
Kamuoyunda en çok ses getiren iptallerden biri de
Isparta’da gerçekleşti. Valilik kararıyla Isparta’daki
Melek Mosso konseri iptal edildi. Ayrıca çok sayıda
şehirde düzenlenecek üniversite festivalleri de iptal
edildi.
Uzun süredir gündemde olan ve sosyal medya
üzerinden dezenformasyonun yayılmasını
önlemeye dönük düzenleme birçok yönden ifade
özgürlüğü ve medya özgürlüğünü olumsuz
etkileme potansiyeline sahiptir. Öncelikle Türk
Ceza Kanununa eklenecek olan suç tanımları
oldukça geniş şekilde tanımlanmıştır. Bu geniş
tanım yasanın uygulanmasında keyfilik doğurma
riskini taşımakta ve ifade özgürlüğünde devam
eden geriye gidişi hızlandırma potansiyelini
taşımaktadır. Ayrıca bir düzenleyici ve denetleyici
kurum olan Basın İlan Kurumu ve Bilişim
Teknolojileri Kurumu gibi kurumlara çevrimiçi
alanı kontrol noktasında önemli yetkiler
verilmektedir. Bu düzenleyici ve denetleyici
kurumların yürütmeden bağımsızlık seviyeleri
dikkate alındığında bu alana ilişkin önemli
yaptırım kararları verme yetkisine sahip bu
kurumların her çevrimiçi medya kuruluşuna eşit
şekilde davranış sergilememe ihtimali oldukça
yüksektir. Denge ve Denetleme Ağı olarak son
yayınladığımız ve dünyadaki sosyal medya
düzenlemelerini karşılaştırmalı olarak
incelediğimiz ve somut öneriler geliştirdiğimiz
raporumuzda vurguladığımız gibi düzenleyici ve
denetleyici kurumların yürütmeden bağımsızlığı ve
daha da önemlisi bağımsız ve tarafsız yargı erki
bu düzenlemelerin, ifade özgürlüğü ve alternatif
bilgi kaynaklarına ulaşma gibi temel hak ve
özgürlüklerde geriye gidişe neden olmamaları için
yaşamsaldır.
Mayıs ayı boyunca gelen konser yasakları ve
iptaller sadece hedef alınan sanatçıların
sanatlarını icra etme özgürlüklerine yönelik
kısıtlamalar değildir. Bu yasaklar aynı
zamanda vatandaşların diledikleri sanatsal
etkinliklere katılma haklarını da
kısıtlamaktadır.
KAMUOYUNDA DEZENFORMASYON YASASI
OLARAK BİLİNEN TEKLİF TBMM’DE
Sosyal medya ve internette “yalan haberle mücadele”
gerekçesiyle hazırlanan ve kamuoyunda
“Dezenformasyon Yasası” olarak adlandırılan yasa
teklifi, AK Parti ve MHP milletvekillerinin imzasıyla
TBMM Başkanlığına sunuldu. Yasa Teklifi ile Türk
Ceza Yasasına “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma”
suçu eklenerek, “endişe, korku veya panik yaratma,
ülkenin iç ve dış güvenliğini kamu düzenini ve kamu
barışını bozmaya” yönelik yayın yapanların 1 yıldan 3
yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması
öngörülüyor. Yeni teklifte internet haber siteleri de
Basın Yasası kapsamında “süreli yayın” olarak
tanımlanıyor ve çalışanlarının basın kartı almalarının
yolu açılıyor. Ayrıca, haber siteleri de, diğer yayın
organları gibi Basın İlan Kurumundan resmi ilan
alabilecek.
RADYO VE TELEVİZYON ÜST KURULU CEZALAR
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), CHP Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan ailesinin
TÜRGEV ve Ensar vakıfları üzerinden ABD’deki
paravan bir vakfa 1 milyon lira aktardığı ve kaçacağı
iddiasında bulunduğu açıklamasını yayınlayan Tele1,
KRT, Flash Haber ve Halk TV’ye para cezası verdi.
CHP liderinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve
ailesi hakkındaki “para aktarma” ve “kaçacaklar”
açıklamalarına yer veren 4 kanala oy çokluğu ile
tavandan yüzde 3 para cezası verildi.
Basın özgürlüğü ve alternatif bilgi kaynaklarına ulaşma hakkı sağlıklı işleyen demokratik bir denge ve
denetleme mekanizmasının yaşamsal bir bileşenidir. Bununla beraber demokrasi için çok kritik olan
bir alanı düzenleyen düzenleyici ve denetleyici kurumların yürütme erkinden bağımsızlıkları yukarıdaki
temel hak ve özgürlüklerin hayata geçmesi için büyük önem taşımaktadır. Denge ve Denetleme Ağı
olarak Türkiye’de düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsızlık kayııplarının, demokratik denge ve
denetleme sisteminin temel bileşenleri üzerindeki son derece olumsuz etkilerini analiz ettiğimiz rapor
çalışmamızı tekrar hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz. Bu tip kurumların hem düzenleyip denetledikleri
sektörlerden hem de yürütmeden bağımsızlıkları sağlıklı işleyen demokratik bir denge ve denetleme
sistemi için yaşamsal öneme sahiptir.
Dedi ki;
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: ““Nereden gelirse gelsin, haksızlığa
boyun eğmeyiz. CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu’na verilen
cezanın hedefinde demokratik siyaset olduğunu bilecek kadar deneyimliyiz.
Bu adaletsizlikten hep beraber kurtulacağız.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu: (Canan Kaftancıoğlu
kararına ilişkin) “Adalet bir gün herkese lazım olur.”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: (Canan Kaftancıoğlu tutuklamasına
ilişkin) “Dünün mağdurlarının, bugün mağrur olduğu bu ucube sistem,
Türkiye’yi daha fazla taşıyamaz. O sandık gelecek, bu vesayet bitecek.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: (Gezi Davası kararına ilişkin) “Yargıya
saygı duyulmalıdır. Konu üzerinde uzun yıllar tartışmalarla, bunu önlemeye
çalışanlar da yargının bu kararına saygılı olarak her şeyi kabullenmek
durumunda olmalıdır”
57 Baro: “Özgürlük kavramı ile sanat arasında doğrusal bir ilişki
bulunmaktadır. Sistematik bir hal alan bu çağ dışı kısıtlama ve yasakları
kabul etmiyoru z. Bu ülkede sanatçıların sanatını özgürce icra etmelerine
engel olunmasını şiddetle kınıyoruz.”
TGS: “Gazeteciler ile basın örgütlerinin görüşlerini içermeyen hiçbir yasa,
dezenformasyona çare olamaz.”
RTÜK Üyesi İlhan Taşcı: “RTÜK, Sayın Kılıçdaroğlu’nun ülkeyi sarsacak,
manşet haber niteliğindeki açıklamaları ve ifşa ettiği belgeleri yayınlayan
Tele1, KRT, Flash Haber ve Halk TV’ye oy çokluğuyla tavandan yüzde 3 para
cezası verdi. Karar, basın özgürlüğüne, haber alma hakkına ve demokrasiye
vurulan bir darbedir!

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Büyükçekmece’deki kazanın yeni görüntüleri ortaya çıktı!

HIZLI YORUM YAP