Murat Karayalçın’dan CHP’ye mektup: Partinin yapısı tümden değişmeli!

SHP Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın, CHP'lilere bir mektup gönderdi. Mektupta, CHP'ye dair önerilerini sıraladı. Murat Karayalçın'dan CHP'ye mektup: Partinin yapısı tümden değişmeli!
Murat Karayalçın mektup
Sevgili Partili Kardeşim, Bu metni, kıdemli bir partili olarak, 2023 Mayıs seçimlerinin sonuçlarını yorumlamak ve bundan sonrası için ne yapmamız gerektiğine ilişkin düşüncelerimi açıklamak için hazırladım. Aslında bu metin, benim sevgili yol arkadaşlarıma mektubumdur. O nedenle metnin adını da mektup olarak koydum. Seçim gecesi geç saatlerde ya da ertesi sabah, karşı karşıya olduğumuz durumu nitelemek için kullandığımız sözcüklerin aramızda duyarlılık yarattığını, hatta tartışmalara neden olduğunu gördüm. O nedenle 2023 Mayıs’ında yapılan cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri için, ‘kazanamadık’ demekle yetiniyorum. Bu seçimlerde her şeyi doğru yaptık, her kapasiteyi sonuna kadar kullandık, her şeyi doğru söyledik diyemeyiz. O zaman, her şey doğru idiyse seçimi neden kazanamadığımızı hem kendimize, hem de yurttaşlara nasıl anlatacağız? Böyle söylersek geleceğe ilişkin iddialarımızı kaybetmiş olmaz mıyız? Her şeyi yaptık, ama buraya kadarmış dersek bir sonraki seçimde seçmenlerden nasıl oy isteyebiliriz? 2023 Mayıs seçimlerini tüm yönleriyle de tartışmamız gerekiyor; eleştiri, özeleştiri yapmamız gerekiyor. Seçimlerden sonra yapılan parti toplantılarında genellikle seçim sürecinde izlenen strateji, kullanılan taktikler, söylemler, o arada kişiler tartışılır. Bu kez de öyle olacak. Zaten öyle de oluyor. Sorunu da, çözümü de kişilerde aramak gibi bir huyumuz var. Kuşkusuz bunlar da seçim sonuçları üzerinde belli ölçülerde etkili olmuştur, o nedenle bunlar da tartışılmalıdır, değerlendirilmelidir. Ancak çok büyük beklentilerle girdiğimiz ve ne yazık ki kazanamadığımız 2023 Mayıs seçimleri için daha farklı bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir. Bana göre 2023 Mayıs seçimlerini kazanamamamızın nedenlerini yalnızca bireylerde ya da partinin kurullarında aramak doğru değildir. Ayrıca stratejiyi, seçim taktiklerini, söylemleri de yine tek başlarına seçim sonuçlarının açıklanmasında kullanamayız. Değerli Arkadaşım, Bana göre sorun kişisel değil, yapısaldır. Partimizin örgüt yapısı, yerelden merkeze, yeniden yapılandırılmalıdır. Yani Partimizde yeni bir siyasi mimariye ihtiyacımız var. Böylelikle CHP’nin efsanevi örgütünü tam kapasiteyle çalıştırabileceğiz. Biraz sonra daha ayrıntılı olarak açıklayacağım ama şimdi burada da söyleyeyim: 2023 Mayıs seçimlerini örgütümüzü tam kapasitede çalıştıramadığımız için kazanamadığımızı iddia ediyorum. Ayrıca bu durum yeni de değil. CHP örgütü çok uzunca bir süredir kapasitesinin altında çalıştırılmaktadır. Yine burada, mektupta, açıklamaya çalıştığım önerilerden çok temel olan iki tanesini özetle belirteyim: Birincisi yerelde güçlü nitelikli bir örgüt yapısı ve ona dayalı bir ön seçim; ikincisi de, genel merkez ve yerel örgütler arasında, parti oligarşisini önleyen, parti kapasitesini artıran yeni bir yetki paylaşım modeli. Kendi kendime, çok yaşamsal bulduğum bu sorunu ve buna ilişkin çözüm önerilerimi siz sevgili partili kardeşlerimin dikkatini taşıma görevini verdim. Başka tartışmalarla ilgili değilim. Buraya yoğunlaştım. Durumumuz çok ciddidir ama asla umutsuz değildir. Partimizde yapısal dönüşümü sağladığımızda efsane geri dönecektir. Biz yaklaşık olarak bir milyon üç yüz bin kişiyiz. Her birimiz bu tartışmaya katılmalıyız. Ancak tartışmalarımızda şu dört ilkeyi de önemle gözetmeliyiz. Birinci ilkemiz, Partimizin bütünlüğüdür. Buna halel veremeyiz. CHP’nin örgütsel bütünlüğü hepimizin kırmızıçizgisi olmalıdır. İkinci olarak başta Sayın Genel Başkan olmak üzere birbirimizin saygınlığına özen göstermeliyiz. Üçüncü ilke açıklık olmalıdır. Kimi eleştirdiğimizi, neyi eleştirdiğimizi, ne istediğimizi çok açık bir biçimde ortaya koymalıyız. Son olarak da parti hukukuna uygun davranmak zorunda olduğumuzu aklımızda tutmalıyız. Sevgili Partili Kardeşim, Cumhuriyet Halk Partisi örgütü bir efsanedir. Her şeyden önce, yüzyıllık bir geçmişe sahip olmamız tek başına bizi efsane yapmaya yeter. Yüz yaşında olmak bir yaşama gücünün ifadesidir. Partimiz bu yüz yıllık süre içinde gelişmelere ayak uydurarak yaşama gücünün yüksekliğini göstermiştir. Biz Türkiye’nin en eski partisiyiz, Avrupa’nın ve dünyanın da en eskilerindeniz. Bu uzun tarihimiz içinde bir kez kapatıldık. 12 Eylül Yönetimi Partimizi, o arada öteki siyasi partileri de, 1980 yılında kapattı. Partimiz on iki yıl kapalı kaldı. Partimizin 1992’de yeniden açılmasını SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’nün katkılarıyla oldu. CHP, o tarihten sonra Deniz Baykal’ın Genel Başkanlığında yeni yaşamına başladı. Yine bu uzun tarihimiz içinde Devlet, CHP’nin tüm mallarına, o arada sevgili önderimizin İş Bankası’ndaki pay senetlerine de iki kez el koydu. Ne büyük bir mizah değil mi? Güya biz devlet partisiyiz, devlet iki kez tüm mal varlıklarımızı elimizden alıyor. Siyasi partilere hazine yardımlarının yapılmadığı yıllarda parti binalarımızın ve öteki varlıklarımızın elden çıkmasının ne denli büyük mali sorunlar yaratmış olduğunu biliyoruz. Bu olumsuzluklara bir de Partimizin baraj altında kalmasını, yani TBMM dışında kalmasını eklemek gerekir. Siyasi partilerin Meclise girmek için aşmaları gereken oy oranını, yani barajı, ‘siyasi sıfır noktası’ olarak niteliyorum. Hiçbir siyasi parti aritmetik sıfır noktasına inemez. Her partinin, hiç olmazsa yöneticilerinden gelecek, üç beş oyu vardır. Ama siyasetin temel zemini olan Meclise girilemiyorsa, o parti siyasi sıfır noktasına gelmiştir. Biz, SHP-CHP birleşmesinden sonra girdiğimiz ilk seçim olan 1995 Aralık seçiminde kıl payı ile barajın üstündeydik, 1999 Nisan seçimlerinde ise yine kıl payı ile barajın altına indik, yani siyasi sıfır noktasında kaldık. Partimizin on iki yıl kapalı kalmasına, mallarına devletçe iki kez el konulmasına ve bir kez de baraj altına inmesine karşın ayakta kalabilmesi, örgütümüzün direncini, gücünü göstermektedir. CHP örgütü hem yaşama gücüne, hem de direnme gücüne sahip. Her ikisi de iç içe geçerek birbirini besliyor. Direnme gücü olmayan bir örgütün zaten yaşama gücü de olamaz. Bana göre bu anlattıklarım CHP örgütünü efsane yapmaya yeter. Ama buna bir ekleme daha yapayım. Örgüt siyasi sıfır noktasına da inebiliyor, %41 noktasına kadar da çıkabiliyor. Bu kadar geniş bir aralıkta hareket kabiliyeti olan bir parti efsane değil midir? Bu saptamadan sonra ‘peki, bu niye böyle’ sorusunu sormak gerekiyor. Neden yüzde 40’larda değiliz de yüzde 20’lerdeyiz? Oy oranımız, yaklaşık olarak 2011 Haziran seçiminde de yüzde 25, 2023 Mayıs seçiminde de yüzde 25. Hatta son seçimde alınan oy içinde, ne kadar olduğunu kestiremediğimiz; Deva, Gelecek ve Saadet Partileri ve Demokrat Partinin de oyları var. Bu durumun nedeninin örgüt kapasitesi olduğunu iddia ediyorum. Örgüt kapasitesi tam kullanıldığında Parti yüzde 40’lara çıkabilmekte, kapasite kullanımı düzeyine göre sıfıra da inebilmekte ya da çoğu kez yaşandığı gibi yüzde 20’lerde yatay da seyredebilmektedir. Sevgili Yol Arkadaşım, ‘Örgüt kapasitesi’ ifadesi ile neyi anlatmak istediğimi açıklayacağım ama önce örgütümüzün uzun süre kapasitesinin altında tutulmasının bizde ‘siyasi tembelliğe’ yol açtığından söz etmek istiyorum. İki örnek vereyim. Siyasi olarak tembelleşmemizin ilk örneği bir kurtarıcı beklentisidir. Çok iyi konuşan, çok yoğun çalışan, yumruğunu sık sık masaya vuran birisi gelecek ve bizi iktidara taşıyacak. Buna beyaz atlı prens- prenses beklentisi diyorum. Oysa böyle bir şey yok. Bizi iktidara taşıyacak olan güç, prensler- prensesler değil, örgütümüzdür. Bir başka tembellik örneği de ‘sağdan oy alamıyoruz, bari siyasetçi alalım, onlar da sağ seçmeni getirir’ anlayışıdır. Tabii ki partimize sağdan siyasetçi de seçmen de gelecektir, gelmelidir. Partimiz böyle büyüyecektir. Ayrıca bu arkadaşlarımız Partimize girdikleri andan itibaren de Partimizin herhangi bir üyesi kadar CHP’li olacaklardır. O nedenle benim eleştirim bu katılımlara asla değil, bu anlayışla yapılan transferlerdir. Şimdi gelelim CHP’nin kapasitesine. Kapasite ve kapasite kullanım oranı daha çok iktisatta kullanılan bir kavram. Ancak kamu yönetiminde de kullanılıyor. Örneğin devlet kapasitesinden söz ediliyor, bununla devletlerin amaçlarını gerçekleştirebilme performansından söz ediliyor ve bu da devletlerin sahip oldukları kurumlara ve kadrolara bağlanıyor. Kapasite kavramının klasik tanımından hareketle, örgütün partilileri en uygun şekilde görevlendirerek, en yüksek oyu alması, örgüt kapasitesinin yüksekliğine işaret etmektedir. Bir siyasi partinin amacı iktidara gelmek olduğuna göre, örgüt yüksek kapasite çalışıp en yüksek oyu alarak bu amacı gerçekleştirmek isteyecektir. Peki, bu nasıl olacak? Ne olacak da örgüt yüksek kapasiteli çalışabilir duruma gelecek? Değerli Arkadaşım, Bana göre Cumhuriyet Halk Partisi örgütünün yüksek kapasite ile çalışması dört şeyin eş zamanlı ve eş değerli olarak sağlanmasına bağlıdır:- Örgütlenme etkenliği,
- Örgütün adayları seçmesi,
- Örgütün siyaseti belirlemesi,
- Örgütün olağan işlevi,
- İl ve ilçelerimizdeki üye yapısının, oralardaki toplumsal doku ile uyumlu olmasını bir örgütlenme ilkesi olarak benimsemeliyiz. Üye yapısının toplumsal dokuyu birebir yansıtabilmesi kuşkusuz beklenemez. Ancak bunun bir ilkesel zorunluluk olması, Partimizin üye yapısının etkinlikte bulunulan yerlerdeki, toplumsal doku ile uzunca yıllardan bu yana gözlemekte olduğumuz uyumsuzluğun giderilmesi belli ölçülerde sağlayabilecektir.
- Partimizde olası tüzük ve program ihlallerini önlemek için mevcut disiplin kurulu, etik kurul gibi yapıların yeterli olmadığı kanısındayım.
- Partimizin nüfusu yüksek olan illerdeki örgütlerinde yönetim kurulu üye sayısı 40’a kadar çıkabilmektedir. Parti Meclisi de, istem olması durumunda, bunu yarıya kadar arttırabilmektedir. İstanbul İl Başkanlığı deneyimimden hareketle bunun bir yönetim yapısı için çok fazla olduğu kanısındayım. Önerim, daha fazla üye sayısı ile illerimizde bir meclis oluşturulması ve bunun içinden bir il yönetim biriminin seçilmesi ya da atanmasıdır. Burada da Parti Meclisine benzer bir biçimde, her ilçe kendi seçtiği bir temsilcisi ile temsil edilmelidir. Meclis sözcüğünün yalnızca PM için kullanılmasının tercih edilmesi gerekli görülürse, il örgütlerindeki bu yapı için konsey sözcüğü kullanılabilir.